19 Ekim 2012 Cuma

Yok ol zenci, kaybol burdan!

Irkçılık tarih boyunca futbolun içinde yer almış ve her zaman tartışma konusu olmuştur.Her ne kadar yeşil sahalardaki ırkçılık, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra insan haklarına verilen önemin artmasıyla futbolun ortaya çıktığı yıllardan 1900'lerin ortalarına kadar olan dönemdeki seviyesinin çok altında olsa da rahatsız edici ve tehlikeli düzeyde gözüküyor.Bu günlerde ise uzun süredir gündemi meşgul eden Terry-A.Ferdinand olayının üzerine 21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası Play-off maçında Sırp taraftarların Danny Rose'a yaptığı çirkin tezahüratlar,yeşil sahalardaki ırkçılık tartışmalarını tekrar alevlendirdi.Kamuoyundaki genel kanı yetkililerin bu konuda gerekli yaptırımları uygulamadığı ve olayları görmezden geldiği yönünde, ki futbolun patronu Sepp Blatter'in geçtiğimiz yıl yaptığı açıklama da bu görüşü haklı çıkartan yöndeydi. İsviçreli futbol adamının "Futbolda ırkçılık yok.Futbolcular olur böyle şeyler deyip el sıkışmalılar." sözleri çok büyük tepki çekmiş,bunun üzerine Blatter açıklamasını ''talihsiz'' olarak nitelendirmek zorunda kalmış ve özür dilemişti.



Futbolda ırkçılığın tarihine kısaca bakacak olursak; bugünlerde yaşanan olaylardan çok daha ağır vakalar görüyoruz. Eduardo Galeano'nun 'Gölgede ve Güneşte Futbol'  adlı kitabında bahsettiği üzere 1920'li yıllarda Brezilya milli takımında ''Beyazlık Kararnamesi'' adı altında çıkarılan yasayla siyahi futbolcuların milli takım forması giymesi yasaklanmıştı.Bu yüzden takımın siyahi futbolcuları yüzlerine pudra sürerek ve kıvırcık saçlarını düzleştirerek maçlara çıkmak zorunda kalmışlardı.Verdiğim bu örnek futbol tarihindeki ırkçılık vakalarından sadece bir tanesi ve belki de en ağır olanlarındandı.

Günümüzde ise Rusya,İtalya ve İspanya gibi ülkelerde kitlesel ırkçı saldırılara çok sık rastlıyoruz.Daha geçtiğimiz ay UEFA Avrupa Ligi'nde Lazio-Tottenham karşılaşmasında İtalyan taraftarların yaptığı ırkçı tezahüratlar üzerine İtalyan kulübü Uefa Disiplin Kurulu'na sevk edilmiş ve para cezasına çarptırılmıştı. UEFA'nın ırkçılıkla çok büyük bir savaşın içinde olmasına rağmen bu gibi olayları para cezasıyla geçiştirmesi ne kadar doğru orası ayrı bir tartışma konusu tabii ki.Futbolun beşiği İngiltere'de ise olaylar daha çok saha içinde gelişiyor.Geçtiğimiz sezon yaşanan Suarez-Evra tartışması uzun süre gündemi meşgul etmiş,Uruguaylı oyuncu kullandığı kelimeyi kendi ülkesinde siyahilere söylenen dostça bir söz olarak nitelendirerek kendini savunmuştu. Liverpool kulübünün Suarez'in 8 maçlık cezasına itiraz etmemesi büyük takdir toplamış ve ırkçılıkla mücadele adına önemli bir adım olarak kabul edilmişti. Yine geçtiğimiz yıl yaşanan Terry-A.Ferdinand olayı ise mahkemeye taşınan çok uzun bir süreç olarak cereyan etti. Chelsea kaptanının vukuatlarına bir yenisi olarak eklenen bu olayın geliştiği süreçte Anton Ferdinand'ın ağabeyi Rio Ferdinand'ın sakatlığı da bahane edilerek milli takımda huzursuzluk çıkmaması adına Euro 2012 kadrosuna davet edilmemesi,futbolu yönetenlerin ırkçılığa karşı takındığı tavrın bir göstergesiydi.




Bizim futbolumuzda son yılların en büyük ırkçılık vakası ise kuşkusuz Emre Belözoğlu'nun Zokora ile yaşadığı tartışmaydı. İddialara göre geçtiğimiz sezon 'Süper Final'de oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor maçında, Emre saha içinde Zokora'ya ırkçı saldırı da bulunmuş; maç sonunda ise iki futbolcu Blatter'in de önerdiği gibi ''Olur böyle şeyler(!)'' diyerek el sıkışmıştı. Ancak Zokora maçtan sonra verdiği röportajda Emre'nin ona maç içinde ten renginden dolayı ayrımcılık yaparak hakaret ettiğini öne sürmüştü. Bunun üzerine Emre o gece katıldığı bir televizyon programında bu suçlamayı kabul etmiş, ertesi gün ise kulübünden aldığı uyarı ve destek üzerine basın toplantısı düzenleyerek zamanında İngiltere'de oynarken ırkçı saldırıda bulunduğu iddia edilen takım arkadaşı Yobo ile basın toplantısı düzenleyip, adeta ''Benim zenci arkadaşlarım da var'' diyerek suçlamaları reddetmişti. Takımın zorlu bir fikstüre girerken böylesine önemli bir oyuncusunu kaybetmemesi için kulüp yönetiminin takındığı tavır ve adeta olayın üstünü örtmesi ise gülünçtü. Dudak okuma uzmanlarının Emre'nin ırkçı saldırıda bulunduğunu doğrulamasına rağmen TFF Disiplin Kurulu'nun verdiği 2 maçlık komik cezanın, Süper Final'in heyecan dozajının azalmaması ve yayıncı kuruluşun reyting ve gelir kaybetmemesi için verildiği ise çok açıktı.



Öte yanda bütün bu ırkçılık vakalarına tepki veren futbolcular da yok değil. Bunlardan biri de bir zamanlar uzun süre adı Beşiktaş ile anılan Reading'in forvet oyuncusu Jason Roberts. Kariyeri boyunca sürekli ırkçılıkla aktif mücadele içinde görünen siyahi oyuncu son olarak Terry'nin cezasının açıklanmasının ardından 'Let's Kick Out of Football:Racism'  derneğini ırkçılıkla gerekli savaşı vermemekle suçladı ve geçen sene yaşanan ırkçı saldırılardan sonra bu yıl derneğin geleneksel haftasında, derneğin hazırladığı özel tişörtü giymeyeceğini ve artık derneği destekleyemeyeceğini açıkladı. Şüphesiz Roberts'ın bu tepkisinin en önemli sebebi derneğin Terry'nin cezasını yeterli bulduğunu açıklamasıydı.

Her ne kadar gerek UEFA gerek de Avrupa futbolunun önde gelen ülkelerinin federasyonları ırkçılıkla mücadele içinde gözükse de çok ciddi yaptırımlar uygulanmadığı takdirde bu tür ırkçılık vakalarının sahalardan silinmesi imkansız gözüküyor. En azından ''Olur böyle şeyler (!)'' diyerek bu tür vakaları görmezden gelme şansımız var, hiç yoktan iyidir.

1 yorum:

darko dedi ki...

10 numero paylaşım.