28 Ekim 2012 Pazar

Galatasaray 3 - Kayserispor 0

Son dönemde gerek lig gerekse de Avrupa maçlarından başarısız sonuçlarla ayrılan Galatasaray, lige kötü başlayan ve Şota ile yollarını ayıran Kayserispor ile oynayağı karşılaşmayı sıçrama tahtası olarak görüyordu. Birçok insanın çocukluk kahramanlarından Prosinecki'nin başında olduğu Kayserispor ise İstanbul deplasmanında kötü gidişata dur demek istiyordu.




Maça bu hedeflerle başlayan iki takımdan ev sahibi Galatasaray, beklendiği üzere renktaşı Kayserispor'un üstüne gitmeye başladı. Maçın başlarında oyunu kendi yarı sahasında kabul eden Kayserispor'un bu geri çekilmesi adam kalabalığından başka bir şey değildi. Özellikle defans kurgusundaki inanılmaz hatalar ve defans-orta saha hattındaki kopukluklar Prosinecki tarafından da giderilememiş göründü. Sonuç olarak bu durum rakibin işine yaradı ve 7. dakikada Hamit'in maçtaki en olumlu hareketi olan ortasına Umut Bulut iki savunmacı arasından iyi yükselerek güzel bir kafa vuruşuyla Cimbom'u 1-0 öne geçirdi. Memleketinin takımını da boş geçmeyen Umut'un iki stoper tarafından pek rahatsız edilmeden bu gölü atabiliyor olması Kayserispor'un defans hatalarından yalnızca biriydi. 25.dakikada organize şekilde gelen Galatasaray, Eboue'nin ceza sahasına bakmadan yaptığı orta yüzünden farkı yukarı çıkaramadı. Savunma kurgusu bu denli bozuk olan bir rakip karşısında bu pozisyonun gole çevrilememesi çok da önemli değildi. Söylemeden geçmeyelim, bu maçta hakem Cüneyt Çakır'ın kendi ligindeki maçları kötü yönettiği şeklindeki yoruma son derece hak verdim. Amrabat'ın rakibine yaptığı şarj ve Hamit'in şutunda yapılan elle müdahale tartışmasız penaltıydı. Cris'in golü öncesi Yekta'ya yapılan hareket ise faul değildi. Ancak duran toplardaki performansını eleştirdiğim Selçuk'un iyi ortasına Cris de güzel bir koşuyla yanıt verince, Brezilyalı futbolcunun ilk golü gelmiş oldu. Geldiğinden beri performansını oldukça eleştirdiğim Cris'in ise dünkü futbolunun hakkını vermek lazım. Gerçi Kayserispor özellikle Mouche'nin sakatlanıp çıkmasından sonra Galatasaray kalesine pek uğrayamadı.




Riera, Selçuk ve özellikle Yekta Kurtuluş hücumda son derece etkili oynadılar. Yekta Melo'nun yokluğunda eline geçen fırsatı çok iyi kullandı. Ancak Riera savunmada doğal olarak aksadı. Galatasaray son maçlarda kendi sol kanadından pozisyonlar vermeye başladı. 36'da Umut'un topu boş alana taşımasıyla başlayan Galatasaray atağında Selçuk'un da derinlemesine verdiği pasla ceza sahasına giren Burak 31. dakikada harcadığı pozisyonu affettirerek farkı 3'e çıkardı. İlk yarı bu sonuçla sona ererken, Kayserispor özellikle savunma yönünden oldukça eksik göründü.


İkinci yarı farkı yakalayan Galatasaray'ın oyunu rölantiye alacağını tahmin ediyordum ancak tempo beklediğimden de aşağılara indi. Moral açısından farkı arttırmak daha iyi olabilirdi ve rakip de buna müsaitti. Ancak Fatih Terim'in takımlarının gardı düşen rakiplere daha fazla saldırmadığını biliyoruz. Hatta Mouche'nin sakatlandığı pozisyonda Riera'ya topu dışarı attırması fair-play adına önemliydi ancak 'Maç 3-0 olmasa yine aynısını yapar mıydı?' diye soranlar olacak ise de cevap evettir. Dakikalar 60'ı gösterdiğinde iyice sıkıcılaşmaya başlayan maça heyecan getiren Fildişili savunmacı Eboue oldu. Orta çizgiyle taç çizgisinin birleştiği yerde topla buluşan siyahi futbolcu adeta slalom yaparak rakiplerinden sıyrıldı ve kaleye kadar indi. Ancak vuruşu pek tercih etmediği sol ayağıyla yapınca, bu güzel hareketler sonuçsuz kalmış oldu.

Hücum aktivitelerinde sıkıntı yaşadığını belirttiğim Kayserispor'un ilk kornerini 83'te kullanması ayrıca düşündürücüydü. Aslında tek problemleri sahada olup bitenler de değil. Yönetimsel olarak da sorunları olduğunu düşünüyorum. Özellikle transfer politikalarının çok hatalı olduğunu söyleyebilirim, yakın zamanda somut örnek olarak gösterebileceğimiz Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ının çok transfer yapma hastalığına yakalandıkları ortada. Şu an içinde bulundukları durum Kayserispor gibi potansiyelli bir camiaya yakışmıyor. Umarım çocukluğumun efsanelerinden Prosinecki yönetiminde hem istikrarı hem de başarıyı yakalarlar.

İkinci yarısı oldukça sıkıcı geçen maçta akıllarda kalan bir diğer pozisyon ise Burak'ın 90+2 de kaçırdığı akıl almaz pozisyondu. Gol kralı olmuş bir futbolcunun buna benzer pozisyonları gol yapması gerekir. Ancak Burak bu pozisyonda golü bulamayınca maç 3-0 bitti ve Galatasaray taraftarı üst üste alınan kötü sonuçlardan sonra biraz olsun rahatlamış oldu.

Hiç yorum yok: