28 Ekim 2012 Pazar

Şampiyon üzerine tiyatral bir yazı

Bugün tüm Ankara'lı yarışseverlerin her sene merakla beklediği İngiliz safkanların en prestijli yarışlarından Cumhurbaşkanlığı Koşusu ve Arapların gazisi sayılan 800.000 tl ödüllü Cumhuriyet Kupası Koşusu nefesleri kesen mücadelelere sahne oldu. 2400 metre çim pistte yapılan 74. Cumhurbaşkanlığı Koşusu'nu Seyok ekürisinin kalitesi tartışılmaz safkanı Hanbeş (Mohan-Milagrose) 2.32.30'luk derece yaparak burun farkı ve sert jokeyi Ayhan Kurşun ile kazanarak Sayın Nevzat Seyok'u 2010'daki  Pan River'ın zaferinden sonra  kürsüde tekrar onurlandırdı. Bu yıl 32.si düzenlenen Cumhuriyet Kupası Koşusu'nun hikayesi ise bu kadar basit değil. Bu yazıyla ilk anlatmak istediğim; at yarışları ülkemizde onunla ilgilenen insan profilinin bizlere yansıttığının çok üzerinde taktisyenlik gerektiren ve yanlış anlaşılan bir spordur. Ganyan oynamaktan ibaret değildir, böyle sunulması toplumumuzun bir değerden yoksun olmasına sebebiyet vermektedir. Bahis bu sporu normal sporlara göre daha zevkli hale getiren bir araçtır sadece. Mustafa Kemal'in de söylediği gibi: ' At yarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır.' İkinci anlatmak istediğim ise sporun özünden gelen bir düşünceye tekabül eder: Muazzam bir taktisyen de olsanız, hesaba katmadığınız durumlar mutlaka olacaktır ve işin güzel yanı, bu durumlar söz konusu olduğunda öylece izlemekten öteye gidemeyecek olmanızdır.

 

Dünya'da Arap atçılığında açık ara en çok paranın döndüğü ülke olmamıza rağmen son yıllarda yabancı atlarla baş edebilecek düzeyde safkanlar çıkartamamaktayız ne yazık ki. Kafkaslı-Turbo-Ayabakan'lı dönemden sonra iyice düşüşe geçen Türk Arapları'nın son yıllardaki en önemli 2-3 safkanından biridir Gelibolu kuşkusuz. Pist ayırmadan her ortamda istikrarlı koşabilen kan hattına sahip oluşu da birçok büyük yarışta büyük başarılara imza atmasının nedenlerinin başında gelmektedir. Her ne kadar hatırlanacak bir şampiyon olsa da benim de içinde bulunduğum bir grup yarışseverin Türk Arapları'nın altın çağına tanık olduktan sonra yetersiz gördüğü, Onurkaan'la beraber meydanı boş bulup ipi göğüslediğini düşündüğü bir safkandır. 2011 sonu ve 2012 yılının büyük bölümünde meydanı Darfur ile Onurkaan' a bırakmıştır zira. 16.09.2011'den bu yana hemen hemen her yarışta tabela yapsa da birincilik görmemiştir. Sakat olduğu, jübile    yapacağı, aygıra çekileceği hatta sahibi Cüneyt Çalıcıoğlu tarafından artık Elazığ'da yarıştıralacağı söylenedursun; gündemde kalmasını sağlayan asıl durum Halis Karataş'ın elbette ki üst düzey koşular hariç hayret verici şekide Gelibolu'yla yarışmayı bırakmayışıdır. Söz konusu tarihten itibaren 14 koşuda on üç tabela bir de beşincilik elde edebilen şampiyonun kazanmayı unuttuğunu düşünenler kervanına, nihayet Cumhuriyet Koşusu'na son ayların en formda safkanı ve ekürisi Eskişehirli ile koşunun tartışmasız favorisi Lidertay'la katılacağını deklare eden Karataş da dahil olmuştur, bizleri şaşırtmayarak; zira kendisi 'hatır' kelimesini sözlükten çıkaralı yıllar olmuştur. Başta Karataş olmak üzere hepimizin unuttuğu bir şey vardır; atlar son derece hissiyatlı hayvanlardır ve bir at şampiyonsa eğer, unvanının herkesten daha çok farkındadır. Gelibolu kazanma azmiyle ve kıskançlığıyla bunu hepimize anlatmaya çoktan hazırmış meğer.


Yarış öncesi ufak bir analiz yapmak ve favori safkanları değerlendirmek gerekirse; Ulusoy ekürisi çok iddialı isimlerle göze çarpmaktaydı. Pist ve mesafe ayırmaksızın son 6 yarışını kazanmış Lidertay, jokeyi Halis Karataş'la mutlak favoriydi. Bunun dışında temposunu yarışın tümüne yansıtabilirse tecrübeli isim Sadettin Boyraz ile koşacak olan eküri Eskişehirli mesafenin 1600 olmasıyla da tabeladaki yerini kesinleştirecek gibiydi. Son şampiyon fakat formsuz Onurkaan bana göre doğru bir tercih olan Gökhan Gökçe ile start alacaktı. Çıktığı 10 çim yarışın 9'unu kazanan kalite safkan etkili orijini ve TBMM koşusunda son anda jokey değişikliğine rağmen G. Gökçe ile ilk yarışında iyi uyum sağlayıp ipi göğüslemiş olmasıyla her daim tehlike arz etmekteydi. Arap atçılığının duayenleri kabul edilen Gülerce ekürisi ise son zamanlardaki alışkanlıklarını bozmayarak Darfur-Kurtel-Kocaerol 3'lüsü ile yerlerini alacaklardı. Mehmet ve Selim Kaya kardeşler sırasıyla Darfur ve Kurtel ile yarışacaklardı. Son 200'deki acı sprintleriyle kendini kanıtlamış Darfur, son nesil Arapların en gözde safkanı Kurtel ekürinin iddiasını ortaya koyuyordu koymasına da, dikkat edilmesi gereken  nokta, kaçak at Kocaerol'un üzerindeki Bekir Gökçe ismiydi. Ekürinin kurt eğitmeni Arif Bektaş'ın bir planı olduğu kesindi ve taktiği birçoklarının yarışın sonunda anlayacak olması ile birlikte bana göre harikulade bir taktik yapmıştı. Birazdan her şeyi yerle bir edecek esas oğlanımıza ise Ahmet Çelik eşlik etmekteydi. Gelibolu'nun son iki yarışını sıkı takibe almış olacak ki kariyerinin sonlarına gelmiş ve eski formundan uzak şampiyonu birçok ata tercih etti. Geçen sene Onurkaan'la kazanan ta kendisiydi. Ahmet Çelik'e bir kez daha büyük saygı duyduğumu belirtmek isterim.

 
   

Beyaz bayrak kalktı, start verildi ve 32. Cumhuriyet Kupası Koşusu başladı. Beklenildiği üzere kaçak Kocaerol her zamankinden çok daha iyi bir startla kendini öne attı. İlk 20-30 metre tempoyu artırarak gözdağı verir gibiydi. İç kulvardan yanına sığışmaya çalışan Rüzgartay'la dalga geçmeye hazırlanıyordu derken   yarışın ilk 50'si geçildiği andaki tabloyu gördüğümde Gülerce ekürisinin taktiği kafamda şekillendi ve hayranlıkla takibe koyuldum: Henüz yarışın 35. metresinde Bekir Gökçe kamçısını çıkardı, diğer eküriler Darfur ve Kurtel son iki sırada yarışı izliyorlardı ve Kaya kardeşler yarışın temposundan çok uzak bir şekilde atları tutmaktaydılar. Bu her şeyi açıklardı işte: Kocaerol fedaiydi, Gülercelerin korktuğu isimler ( Eskişehirli, Lidertay ve Onurkaan ) yarışı 2. grupta takip etmeyi sevdiğinden Kocaerol vitesi artırıp onları hızlı tempoya ortak edecek, son düzlükteki tempolarını kesip kenara çekilecekti ki fazlası beklenemezdi. Daha sonra ufak ufak eküriler ön gruba yaklaşacak ve son düzlükte piyasadaki en iyi sprint atan iki Arap olduklarından ötürü güle oynaya finişe gideceklerdi. Nitekim Karataş ile Sadettin Boyraz gibi iki tecrübe Kocaerol'un temposuna erkenden ortak olmaya çalıştılar ve hatırı sayılır büyüklükte bir tuzağa düştüler. Onurkaan'da 2. grupta tempoya dahil olmaya çalışmasının üzerine, bir de dört atın arasından yol bulamayınca Gökhan Gökçe'nin bariyere dalma çabalarına rağmen yarıştan koptu. Son 300'de Kocaerol yarışı ekürilerine teslim edercesine kenara çekildi, bu esnada Mehmet Kaya aradan kendisine yol bularak orta kulvardan öne atıldı, Lidertay erkenden kırıldı, Eskişehirli son çırpınmalarını yaptı ve en dış kulvardan Selim Kurtel'e sert teşviklere başladı. Fakat anlık bir şekilde kafa kurcalayan Darfur'un sert sprintine harika tepkiler vermese de açtığı yoldan kısa takibe başlayan Gelibolu'nun atağa kalkması oldu. Mehmet Kaya kendisiyle özdeşleşen saniyede üç teşviğe çıkınca Gelibolu bu sprinte dayanamaz dediğimiz anda her şeyi değiştiren Kurtel'in dış kulvardan kanatlanışı oldu. Kurtel son 150 metreye Darfur'dan da daha hızlı girdi. Gelibolu tam bıraktı derken şampiyon Kurtel'in sprintine kimsenin beklemediği bir reaksiyon gösterdi ve son 100'de 3 at birbirlerinin nefeslerini hissedercesine finişe doğru saldırmaya başladı. Gelibolu'nun tepkisi inanılmazdı, o iki saniye donup kaldığımı hatırlarım sadece. Şampiyon iki ekürinin arasında korkusuzca atağına devam etti ve 3 safkan tek vücut halinde aynaya girerken kafalarda tek soru vardı: Gelibolu bu yaşında, bu güçte ve uzun vadede bu kadar formsuzken bu sprinti nasıl atabildi? Üstelik her ne kadar Gülerce ekürisi onu düşünerek bunu yapmasa da 2. grupta tempoyu artıranların arasında o da vardı. İşte bu sorunun cevabını işin teknik yönüyle vermek olanaksızdır. Kurtel o koşuyu yapmasaydı Gelibolu yarışı bu noktaya asla getiremezdi, acımasız safkanın nefesini ensesinde hissetmesiydi onu harekete geçiren; belki de kıskançlığı ve azmiydi. Foto finişi beklerken Gelibolu'nun o tepkisine tanık olduktan sonra kazananın benim için gerçekten önemi yoktu. O artık benim için sergilediği karakterle zaten gerçek bir şampiyondu. Halihazırda Selim Kaya da finişte ayağa kalkarak zafer işaretini yaptığından ötürü muhtemelen kazanan Kurtel'di. Kurdukları muazzam oyunun sonucu yarışın hak edenleri de Gülerce ekürisiydi bana göre. Bir yarışsever olarak hayatımda seyredebileceğim en eşsiz yarışlardan birini de seyretmiştim, keyfim yerindeydi açıkçası. Fakat fotofiniş resmi açıklandığında, yerinde olmak isteyeceğim son kişi; hipodromda kupon yırtılma seslerinin yankısı altında, o kadar mesai harcanmasına ve mantıklı hamleler yapılmasına rağmen nereden çıktığı bile anlaşılamayan 4 numaralı Gelibolu'nun ismini resmin altında gören Gülerce ailesinden herhangi biridir kuşkusuz.

Hiç yorum yok: