12 Kasım 2012 Pazartesi

Mersin İdman Yurdu 1 - Galatasaray 1

Spor Toto Süper Lig'in 11. haftasında Mersin İdman Yurdu güçlü rakibi Galatasaray'ı Tevfik Sırrı Gür Stadyumu'nda konuk etti. Hafta arası oynanan Avrupa maçında oynanan kötü oyuna rağmen alınan deplasman galibiyetinin moraliyle Mersin'e gelen sarı-kırmızılılar, oynadığı pozitif futbola karşın ligde yalnızca 8 puan toplayabilen rakibi karşısında maça mutlak favori olarak çıktı. Fatih Terim, Cluj maçındaki onbirini korurken, Nurullah Hoca birkaç değişiklikle takımını sahaya sürdü. Özellikle santrfor olarak görmeye alıştığımız Ergin Keleş'in 4-3-3 ün solunda oynaması dikkat çekti.



Şu ana kadar oynadığı pozitif futbola rağmen puan olarak oyununun karşılığını alamayan  Mersin ekibi, maça oyunu kendi yarı sahasında kabul ederek başladı. Bu durum, Nurullah Sağlam'ın sezon başından beri verdiği belki de en rasyonel karardı. Çünkü Galatasaray'ın kapalı savunmalar karşısında ne denli bocaladığına birçok kez tanık olduk. Nitekim oyunun henüz başlarında %60'ın üzerinde topa sahip olan sarı-kırmızılılar, buna rağmen pasların büyük bölümünü orta yuvarlak civarında yapabildi.Mersin'in, Nobre dahil tüm oyuncularıyla orta çizginin ardında beklemesi ve Galatasaray ileri uç elemanlarının top kullanmadaki üstün (!) becerisi bu duruma sebep oldu. Galatasarayın pas temposunun düşüklüğü ve topun ileride kalmaması, yapısal olarak savunma kabiliyeti çok üst düzey olmayan Mersin İdman Yurdu'nu bile sıkı kapanan bir takım hüviyetine soktu ve oyuncuların direncini arttırdı. İşin hücum yönünde ise top ayaklarına geçtiği vakit futbol adına olumlu işler yapmaya çalıştılar. Cluj maçında Sougou'nun yaptığını bu maç Nduka yapmaya çalıştı. Eski Cim-Bom'lu ve Mersin orta sahasının organizatörü Emmanuel Culio verdiği birkaç kontra topta daha dikkatli olsa, Nduka'nın etkisi daha da büyük olacaktı.

Pas adedinin fazlalığına karşın etkili bölgeye ulaşmakta zorluk çeken Galatasaray, ilk ciddi tehlikeyi 15. dakikada yarattı. Son maçlarda -özellikle hücumda- iyi oynayan az oyuncudan biri olan Riera, Selçuk'un koşusunu görüp uzun bir pas attı. Selçuk da topu kafayla Umut'a indirdi. Umut'un dar açıdan yaptığı iyi vuruşta meşin yuvarlak direkten oyun alanına döndü. Bu pozisyon, -karakteristik özelliği olmasa da- Selçuk'un öne doğru yaptığı koşunun bile etkisini göstermesi açısından önemliydi. Mersin cephesi ise 25. dakikadan sonra rakip yarı alanda daha fazla görünmeye başladı. Fakat yakalanan birkaç cılız pozisyon ve zamanlaması hatalı bir dolu pas dışında ciddi tehlike oluşturamadılar. 38'de ise Galatasaray, ilk yarı gerçekleştirdiği en organize atakta bir kez daha direğe takıldı. Hamit Altıntop iyi getirdiği topu yayın oradaki Selçuk'a bıraktı. Kaptan Selçuk da topu bekletmeden sağ tarafındaki Eboue'ye aktardı. Son dönemdeki performansıyla eleştirilere maruz kalan Fildişili oyuncu, dar açıdan ortaya çevirmek yerine şut atmayı tercih etti. Vuruşunda top direkten dönmüş olsa da tercihi tartışmalıydı. Son dakikalarda üstünlüğü daha belirgin hale getiren Galatasaray, bulduğu bir iki net pozisyondan yararlanamayınca soyunma odasına 0-0 lık eşitlikle gidildi.



İkinci yarıya ise iki takımda biraz dağınık başladı. Hemen başlarda Galatasaray, Burak'ın sağ taraftan sürüklediği atakta tartışmalı bir korner kazandı. Tartışılabilecek pozisyon olmasının sebebi kararın hatalı olması değil hakem Mustafa İlker Coşkun ve yardımcısının yaşadığı dilemmaydı. Selçuk tarafından kullanılan köşe vuruşunda top ceza sahasının dışına açıldı. Maçın o ana kadar ki en kötü oyuncusu olan Emre Çolak'ın bekletmeden yaptığı vuruşu kaleci Sehic altı pasa sektirince, gollerinin çoğunu buna benzer pozisyonlarda bulan fırsatçı Umut, ligdeki 9. golünü attı ve kötü oynadığı bir maçta daha istatistik yaparak olası eleştirilerden bir nebze olsun kaçınmış oldu. Golden sonraki dakikalarda ise topa daha da fazla hakim olmaya başladı Galatasaray. Ancak oyuncuların topla genellikle kendi yarı sahalarında oynaması doğal olarak pozisyon bulmalarını engelledi. 56'da ise Mersin takımının en etkili hücumcularından olan Nduka, sağ kanatta rakiplerinden birer birer sıyrılarak 60-70 metrelik bir dripling yaptı. Sıkıcı oyundan dolayı uyuklama evresinde olan izleyiciler bu pozisyonla birlikte ayılmaya başladılar. 7 dakika sonra; ülkemize geldiğinden beri Galatasaray maçlarında gösterdiği performansla sarı-kırmızılı taraftarların en sevmediği oyuncuların başında gelen Mert Nobre, kornerden gelen topa kaleci Muslera'nın önünde yükselerek kafayı vurdu ve Mersin'e beraberliği getirirken kariyerinin de 8. Galatasaray golünü atmış oldu. Skorun eşitlenmesinden sonra Galatasaray baskısı beklenirken, sahadaki oyuncular bambaşka bir görüntü içindeydi. Neredeyse kimsenin hücum düşüncesi kalmamıştı. Beraberliğe razı olan Mersin, birkaç kontra-atak dışında iyice kendi sahasına çekildi. Maçın bitimine oldukça uzun süre olmasına rağmen rakip kaleye organize bir şekilde gidemeyen Cim-Bom, stoperlerini rakip ceza sahasına gönderip doldur-boşalt yapmayı da denemedi. Adeta herkes maçın bitmesini bekliyordu. 85'te Burak Yılmaz'ın yakaladığı pozisyon hariç bir tehlike de yaşanmadı. Ve ikinci yarısı -goller hariç- hayal kırıklığı yaratan maç beraberlikle sonuçlandı. Hakem Coşkun'un ikinci yarıdaki felaket performansı, Terim'in oyuncu değişikliklerinde geç ve hatalı davranması, Nurullah Sağlam'ın pragmatist yaklaşımı maça dair aklımda kalan diğer satır başlarıydı.

Hiç yorum yok: