21 Kasım 2012 Çarşamba

Galatasaray 1 - Manchester United 0

Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz Galatasaray 5. haftada evinde grubun liderliği garantilemiş ağabeyi Manchester United ile karşılaştı.Güçlü İngiliz temsilcisi İstanbul'a; Rooney, Van Persie, Nani, Ferdinand, Valencia, Giggs gibi yıldızlarını Manchester'da bırakarak geldi. Bu durum dünya çapında maça olan ilgiliyi azaltan bir durum olsa da Aslan'ın iştahını kabartıyordu. Gruptaki diğer rakiplerinin birbirleriyle oynadığı bu fikstürde kazanmak daha da önem arz ediyordu. Galatasaray cephesi de son haftalardaki kötü oyunu da olumsuz skorları da unutarak tamamen galibiyete odaklanmıştı. Çünkü 3 puan dışında ihtimal düşünülmüyordu. Gole olan ihtiyaçtan dolayı Ambarat - Riera ikilisi sol kanattaki yerlerini tekrardan aldılar ki oluşan tehlikeler genellikle bu tarafta oluştu. Bunlara değineceğiz. Savunmada Semih Kaya formasına kavuşurken hücumda ise özlenen isim Elmander 9 numaralı formasıyla sahadaydı.

Maça son haftaların aksine oldukça istekli başladı Galatasaray. Ancak bu istek oyunun başlarında biraz telaşla karışınca pozisyona girmekte zorlandık. Hemen başlarda belli olduğu üzere -başta Eboue ve Melo- özellikle yabancı oyuncular bu maça daha farklı hazırlanmıştı. Kabaca maç seçiyorlar diyebiliriz. Amrabat, Riera ve Hamit de önceki oyunlara nazaran daha diri gözüktüler. Ancak Elmander'in henüz istenen kıvamda olmaması ve Burak Yılmaz'ın orginazasyondan uzak oyunu ilk yarının başlarında topun ileride kalmasını engelledi.

Burak'ın dakikalar 5'i gösterdiğinde topla ilerlediği pozisyonda sağ tarafında müsait durumda olan Melo veya Hamit'e pası vermemesi olası bir fırsattan yoksun bıraktı Galatasaray'ı. Bu seviyedeki çoğu futbolcu henüz top ayağına gelmeden sağını solunu kontrol ederken, Burak'ın dripling halindeyken bile kafasını kaldırmaması saç baş yoldurtuyor.Neyse. Özellikle Melo'nun ve Amrabat'ın ilk dakikalarda verdiği sinyaller oldukça olumluydu. İki oyuncu da bu sezonki en iyi performanslarını sergilediler. Şu zamana kadarki form durumu ile bu form durumuna karşı lakayıt ve gereğinden fazla rahat tavırlarından sonra Melo'nun ciddiyete kavuştuğunu görmek ayrıca sevindiriciydi.

İlk yarı Danny Welbeck ile etkili aksiyonlar içine giren Manchester ceza sahasına yaklaşırken alışılmış paslarını kadro seçiminden dolayı doğal olarak yapamadı. Temsilcimiz ise 19. ve 21. dakikalarda Burak Yılmaz'ın kafa vuruşlarıyla pozisyon bulurken buna benzer atakların çoğu maçın adamları olan Riera ve Amrabat'ın sürklase ettiği sol kanattan gelişti (Ne ilginçtir ki maçın adamı Hamit Altıntop seçildi). Dakikalar 34'ü gösterdiğindeyse Galatasaray o ana kadar beklediği pozisyona girdi. Ancak Hamit-Burak-Selçuk ekseninde gelişen atakta toplar savunmadan döndü. İlginç bir not olarak atılan çoğu şutun rakip defanstan dönmesini eklemeliyiz. 43'te yine Welbeck ile gelişen atağın akabinde kazanılan kornerde bu kez Manchester United etkili oldu. Kullanılan köşe vuruşuna arka direkte iyi yükselen 94 doğumlu Nick Powell'ın yaptığı kafa vuruşunda top üst direkten döndü. Aynı anda taraftarların kalbi de uçurumdan döndü. İlk yarıda Amrabat'ın rakip kaleye 'akışları' da son derece etkiliydi. Bana kalırsa Jones ile girdiği ikili mücadelede karar penaltı olmalıydı.

Galatasaray ikinci devreye de istekli başlarken topun ileride kalmaması yine sıkıntı yarattı. Bunda maçın açık ara en etkisiz futbolcusu olan Elmander'in payı büyüktü. Ancak İsveçli'nin performansını yukarı taşıyıp yine en kilit elemanlardan biri olacağına olan güvenim devam ediyor. İkinci yarının ilk tehlikeli pozisyonunda her atağa çıkışında ortalığı karıştıran Eboue'nin yaptığı güzel ortaya müthiş bir koşuyla cevap veren Melo'nun kafa vuruşu maalesef kaleci Lindegaard'ın üzerine gitti. Futbola dönüş partisini golle süslemeyi eminim o da çok istemiştir. Neyse ki 53. dakikada aranan gole -açıklanamayacak şekilde- şu an için gol krallığında zirveyi paylaşan Burak Yılmaz'ın kafa vuruşuyla kavuşuldu. Duran toplardaki veriminin düştüğünden bahsettiğim Selçuk'un kendi ortalamasından daha iyi bir vuruş yapmasına, defansın hatası ve Burak'ın alışık olmadığımız net kafa vuruşu eklenince sonunda bizi galibiyete götüren gol gelmiş oldu. Maçın bundan sonrasına sarı-kırmızılıların enteresan gol yeme çabalarından, Hamit'in inanılmaz şutundan ve oyuncu değişikliklerinden başka pek bir şey ekleyemeyeceğim.

Riera, Amrabat ve Melo'nun performanslarıyla öne çıktığı, Hamit ve Eboue'nin daha derli toplu göründüğü bu günde alınan galibiyet dışındaki tüm şeyler teferruat kaldı. Futbolun hala tatmin edici olmaması da. İlk maçlardaki olumsuz skorlardan sonra -her ne kadar çok çok önemli futbolcuları gelmese de- Manchester karşısında alınan bu galibiyet Cim-Bom'u grup ikinciliği için bir numaralı favori haline getirdi.

Hiç yorum yok: