8 Kasım 2012 Perşembe

Devran böyle döner mi?

Öncelikle bu soruya kendi cevabımın olumsuz olduğunu belirtmeliyim. Neden mi? Galatasaray takımının iki yıldır oynadığı riskli futbol ve kadro yapısıyla çelişen yerden, derinlemesine pasa dayalı ve hücum ağırlıklı oyun sistemi beni bu şekilde düşünmeye itti. Galatasaray'ın galip geldiği bir maçtan sonra bunları yazmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Şu bir gerçek ki sarı-kırmızılıların en önemli savunma oyuncusu Elmander. Hatta Selçuk İnan'a haksızlık etmeden ileri gidecek olursam; aynı Elmander pas organizasyonlarına yön vermede de takımın en önemli ikinci oyuncusu. Yalnız sağlıklı bir Elmander'den bahsediyorum. Onun oynamadığı maçlarda - Umut Bulut'un iyiniyetli çabalarına rağmen - rakip takımlar savunmadan çıkarken ciddi bir dirençle karşılaşmıyorlar. Kanat oyuncularının da kimisinin formsuz kimisinin de aşırı hücum mantalitesinde olması, orta alanda yalnızca iki oyuncunun kalmasına yol açıyor. Buna Melo'nun form ve kondisyon durumunun rezalet olması da eklenince bütün iş asıl görevi organizasyonu yönetmek olan Selçuk İnan'a kalıyor. Selçuk'un bu sezona iyi girememiş olmasının en önemli sebebi bu. Kaldı ki onun da savunma meziyetleri alan kapatma ve faul yapmadan oluşuyor. Savunma kurgusu ise felaket. Oyuncu ismi anlamında istikrar sağlanamadı evet ama bu kadar kolay pozisyon da verilmemeli. Ujfalusi'nin sakatlanmasından sonra gerek Semih'in gerekse Dany'nin pozisyon alma bilgilerinin yetersiz oluşundan dolayı ve rotasyona derinlik katma amacıyla Cris transferi yapıldı. Ancak o da defansın iletişimdeki durumuna level atlatamadı.

Galatasaray Sezon Başından Beri Kötü Oynuyor

Yaz aylarından yapılan transferlerden sonra sarı-kırmızılılara 'Rüya Takım' gibi nitelendirmeler yapıldı. Evet sarı-kırmızılıların kadrosu oyunculara tek tek bakıldığında gayet iyi. Ancak futbolda başarı - özellikle son yıllarda - yüksek seviyede iletişim ve koordinasyon gerektiriyor. Galatasaray'ın da en önemli problemi bu olgulara yeterince sahip olmaması. Terim'i bu konuda çok fazla eleştirmek haksızlık olur. Kadrodaki oyuncuların neredeyse tamamı son 1.5 yılda transfer edildi. Ancak özellikle savunmadaki bu kopukluk ve iletişim eksikliği inanılmaz kolay gol yenmesine sebebiyet veriyor. Rakipler adeta geldikleri her atakta kendilerini Muslera ile karşı karşıya buluyor. Hücumda ise dikine pas oyunu oynamaya çalışıyor Galatasaray. Ancak bu felsefeyi sahaya yansıtabilecek oyuncu sayısı oldukça az. Galatasaray takımı, oyuncular hücumda pas seçeneklerini arttırmak adına ileri çıkınca, yapılan basit pas hatalarına istinaden dünyanın en kolay kontra-atak veren takımlarından biri haline geliyor. Umut-Burak ikilisi sahadayken rakip yarı alanda pas yapmak ise samanlıkta iğne aramaya benziyor. Umut Bulut atletik, ceza sahasında etkili olabilen bir futbolcu ancak pas kabiliyeti o kadar düşük ki 5 metre yakınındaki arkadaşına bile topu kaliteli bir biçimde veremiyor. Burak Yılmaz ise sprinter özelliği olan, savunma arkasına sızan, topu ayağına değil önüne isteyen bir futbolcu. Onun da topla ilişkisinin ne kadar iyi! olduğunu biliyoruz. Pek tabii iki oyuncunun da kendilerine has önemli özellikleri var lakin eğer bu sistemde oynanacak ise sağlıklı Elmander bu iki oyuncudan da öndedir.

Cluj Maçına Dair Notlar

Çarşamba akşamı Romanya'da şu ana kadar ki en kritik maçına çıktı temsilcimiz Galatasaray. 3 puan dışında hiçbir seçenek kabul edilemezdi. Cluj takımı ise yeni hocasıyla ve bir galibiyet yukarıda olmanın rahatlığıyla çıktı maça.

Maçın hemen başlarında oyunun Cimbom'un kontrolünde geçeceği belli oldu. Cluj oyunu kendi yarı sahasında kabul etti. Sakatlıktan yeni çıkan Semih'in yerine Cris defansta, cezalı Melo'nun yerine Kayseri ve İBB maçlarında oldukça başarı olan Yekta ise orta sahada görev aldı. Emre Çolak ise Amrabat'ın yerine sol kanatta forma giydi. Cluj cephesinde ise cezalı Aguirregaray'ın yerine sakatlığı düzelen, en etkili oyunculardan olan Sougou sağ kulvardaki yerini aldı. Hafif sakatlığı bulunan bir diğer hücum kozu Bastos ise oyuna kulübede başladı.

İlk yarıda oynanan futbol iki takım adına da gerçekten çok olumsuzdu. Cluj takımı kapalı bir savunmayla başladı ancak Galatasaray bu savunmayı açmak adına 3. bölgede üst üste 2 pas yapamadı. Gol de ise Hamit ve Burak kişisel becerilerini konuşturdu.Her ne kadar formsuz da olsa iki asist yapan , pozisyon üreten Hamit'e karşı Melo'ya olunduğu kadar sabırlı olunmalı. Ancak o da ilk yarıdaki kötü oyunun mimarlarındandı. Oyun böyle kötü olunca da Yekta'nın orta alandaki olumlu oyunu gölgede kaldı. Dany de fena değildi. Onların dışında takımda vasatı aşan oyuncu sayısı ise çok azdı. İkinci yarının başlarında ise yalandan Cluj baskısına bile direnemeyip hatalar yapan, gol yiyen bir Galatasaray vardı. Neyse ki Burak onlara erken cevap verdi. Sonrasında ise kontrol tekrar temsilcimize geçti. Bu maçın tamamını analiz etmek istemediğimden aklımda kalan birkaç notu paylaşıp yazımı noktalayacağım:

- Burak Yılmaz hat-trick yaptı. Ancak pas akışına hiç katkı sağlayamadı.

- Cluj takımı hücumlarını kontra-atak dışında organize edemiyor, edebileceğini de sanmıyorum.

- Kolay yenen goller savunma oyuncularını ürkekleştirmiş. Tedirgin atılan paslar basit hatalar yaptırdı.

- Riera, alışık olmadığı bölgede karşısındaki atletik Sougou'yu arkasına çok kaçırdı ancak teknik becerisi hücuma katkı verdi.

- Hakem özellikle ilk yarıda sertliğe gereksiz müsamaha gösterdi. Kart konusunda Clujlu oyunculara -özellikle Sougou'ya- çok cimri davrandı.

- Eboue şu ana kadar ki Galatasaray kariyerinin en formsuz döneminde.

- Fatih Hoca Amrabat'ı oyuna geç aldı.

- Defans oyuncuları bire bir pozisyonlarda başarılıydı, cepheden araya gelen toplarda ise aynı başarıyı gösteremediler ki buna şaşırmadım.

- Kullandığı frikik \ asist ortalaması düşük olan Selçuk, uzun mesafeli duran topları Riera'ya veya Hamit'e bırakmalı.

- Galatasaray, topa göre pozisyon almayı öğrenmeli.

- Manchester United'a teşekkür edilmeli.

Sonuç olarak temsilcimizin fikstürü zor olsa da gruptaki şansı sürüyor. Daha önceki yazılarımda da söylediğim üzere netice futbolda birincil önemdedir.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Hep söylemek istediklerimi yazmışsın. Eboue ile söylediklerine Amrabatın da formsuzlugunu eklemek gerekir. Ama ben kredi vermeye devam ediyorum Amrabata. Sözünü ettiğin dikine futbolun mimarı olma kapasitesine sahip Galatasaraydaki tek oyuncu. Kapalı takıma karşı pas yapamama özelliğinden de bahsetmen gerekirdi. Yine de güzel yazı...

Adsız dedi ki...

kendin de diyorsun. 1.5 yıllık bir takım. Ve bu takım şampiyonlar liginde. Liginde son şampiyon ve lider. Laf kalabalığı yaparak olmuyor bu işler. Sanırsın 15 yıllık profesonel futbol hayatı, 10 yıllık profesonel teknik direktörlük hayatı var adamın. Klavyesi olan futbol yorumculuğu yapar olmuş. Ne saçma bir eleştiridir bu yahu? Dikine ne demek? Anlat hadi dikine ne demek? Vay anasını. Demek dikine oynuyor galatasaray. Adam biliyor beyler

Ozan Kebapçı dedi ki...

ilk yorumu yapan arkadaşa teşekkür ediyorum.ikinci yoruma gelince -ki normalde bu düşüncede olan birisine laf anlatmak zor- ona da teşekkür ediyorum.futbol sadece futbol değil ise futbol konuşanlar da sadece futbolar değildir.

Adsız dedi ki...

tamam bende yeterince beğenmiyorum takımın oyununu ancak çok fazla karamsar eleştirilerde bulunmuşsun, katıldığım yorumların olsa dahi.. ve bu takım henüz daha temel aşamasında, olgunlaşması yılları alır, avrupanın en büyük klüplerini incelediğinde hepsinin oluşması yada olgunlaşmasının geri planında sabır ve zaman vardır.. o yuzden eleştirilecek şeyler olduğunda illa ki eleştirmemiz gerekmiyor. bazen susmak daha faydalıdır.. sabır ve zaman sadece..