18 Aralık 2012 Salı

Euroleague 10. hafta değerlendirmesi

Normal sezonu tabir-i caizse ''ite kaka'' tamamlamış bulunuyoruz. Beşiktaş kendisinden beklenenin daha fazlasını, iç sahada fark yediği Barcelona ve CSKA maçları dışında sahaya yansıtmayı başarırken, diğer iki temsilcimiz Efes ve FB Ülker hedeflerine yakışmayan performanslarla ilk etabı tamamladılar. Yine de Pianigiani ve Mahmuti'nin mevcut durumların üstesinden gelebileceğine dair inancımız hala sağlam.

Son hafta maçlarından sonra, konuşulması gereken en önemli konu başlığı şüphesiz ki Partizan. Son haftaya kadar inanılmaz bir mücadele sergilediler, ama maalesef T16 dışında kaldılar. Bir başka diriliş hikayesiyse Caja Laboral tarafından yazıldı. Zan Tabak aşısıyla son 4 maçta 3 galibiyet elde eden İspanya ekibi, EA7 Milano'yu son düzlükteki atağıyla geride bırakarak T16'ya ismini yazdıran son İspanya temsilcisi oldu. Keith Langford önderliğindeki İtalya temsilcisi ise Olympiacos'a karşı son ana kadar direndiyse de, sonunu getiremedi.

T16 1. hafta maçlarının başlangıç tarihine kadar, Normal sezonun en'ler kapsamında geniş değerlendirme yazılarını ve T16 tahminlerini gene bu sütunlarda önümüzdeki günlerde yayınlayacağız. O zamana kadar hoşçakalın.

Fenerbahçe Ülker 77 - 69 Mapooro Cantu

Şaşırtıcı biçimde T16 şansını son maça bırakan FBÜ, maç içinde 1. ve 3. çeyreğin bazı bölümlerinde kötü sinyaller verse de rahat bir şekilde adını bir üst tura yazdırdı. İlk çeyrekte Ömer ve İlkan oyuna girene kadar FB savunmada çok zorlandı; fakat bunu sadece savunma zafiyetine bağlamak haksızlık olur. Hücum süresi dolarken toplam 7 sayı yedi Fenerbahçe. İkinci çeyrekte ise Ömer ve İlkan ilk çeyrekte kaldıkları yerden devam ederken, çok büyük bir karakter ortaya koyarak savunmada da hücumda da takımı ateşleyen isimler oldular. Barış da soğukkanlı oyunuyla bu iki isme katkı verdi. Savunmada vitesi arttıran FB, Sato'nun bir zorlama üçlüğü dışında hücumda hiç zorlanmadı ikinci çeyrek boyunca. Bo ilk defa istikrarlı bir şekilde rakibin karnına çalıştı ve çok da verimli oldu. Devrenin bitimine 2 dakika kala gevşeklikten ötürü yenen altı sayı dışında Fenerbahçe müthiş savunma yaptı.


İkinci yarıya durgun başlayan FB'de fark yaratan isimler Oğuz ve Emir oldu. Oğuz hücumda bu sezon ilk defa kendinden emin bir oyun oynadı ve takımın hücumdaki sürpriz skoreri oldu. Maçı da 4/6 iki sayı ve 4/5 serbest atış isabetleriyle 12 sayı, 4 ribaund ile tamamladı. FBÜ son çeyreğe farkı bir türlü çift haneli sayılara çıkaramadan girse de, herkesin korktuğu başa gelmedi ve T16 bileti krizsiz ve tereddütsüz bir maç sonuyla alınmış oldu. Son periyodun sorunsuz geçilmesinde de en büyük pay kuşkusuz savunmada ve hücum ribaundlarında müthiş efor sarf eden Sato ile, dört kısayla oynanan bölümde ortaya çıkan miss-match'lerde Leunen'i ve Cusin'i penetreleriyle hep zorlayan ve her seferinde faul almayı başaran Emir'indi.
FBÜ ilk çeyrekle 2. ve 3. periyotların son bölümleri dışında çok iyi savunma yaptı. 69 sayı yenmiş olsa da, yapılan savunma normal şartlarda 55-60 sayıya izin verirdi ancak Cantu gerçekten çok fazla şans topu elde etti. Bunun dışında takımın 8 asistte kaldığını görüyoruz; fakat bunu da Cantu gibi bir rakibe karşı mazur görmemiz lazım; zira Cantu set hücumunu yavaşlatabilen, ancak birebir savunmada güdük kalan bir ekip(Aradori ve Markoishvili'nin stense hızı 38'lik Basile'den daha iyi durumda değil). Özellikle son periyotta tamamen bilinçli ve ısrarlı bir şekilde, hem maç temposunu düşürüp kaza kurşununa sebebiyet vermemek, hem de rakibi erken faul problemine sokmak için uygulanan penetre hücumu Pianigiani'nin ustalığıydı. Fenerbahçe belki topu çok iyi paylaşamadı ama topun değerini çok iyi bildi. Maçı 7 top çalma, 5 top kaybı yaparak ve rakipten 9 tane daha fazla ribaund alarak bitirdiler. 15/19 serbest atış isabeti(Cantu'nun 5/6) de bir başka belirleyici istatistikti. Cantu'da ise Markoishvili ve Aradori çizgi gerisinden %67 isabetle, Cusin de orta mesafeden %77 isabet oranıyla toplam 48 sayılık katkı yaptılarsa da mucize için yeterli olamadılar. Maçın yıldızı ise 8/13 saha içi, 2/2 serbest atış isabetiyle 19 sayı, 3 asist ve 2 top çalma üreten Bo McCalebb'di.


Fenerbahçe sezonun ilk final maçında geçen maçların aksine çok daha iyi bir sınav verdi. Son periyoda başa baş girilmesine rağmen oyun disiplininden hiç kopmadılar ve asıl kozları Bo'yu ilk defa maç kazandıracak biçimde kullanabildiler. Zaten Sato, Ömer ve İlkan'ın savunmadaki bezdiriciliği Bo'nun açık alandaki hızlı ve delici stilini beslediği sürece bu takımı Khimki ve Cantu gibi orta direk takımların zorlaması çok zor. Fenerbahçe eğer Bu prensibin yanında savunmada Batiste'den, hücumda da Andersen'den istikrarlı bir şekilde yararlanmayı başarabilirse, T16'da bambaşka bir takım izleyeceğimiz kesin.

-BERK ÇETİN



Zalgiris Kaunas 71 - 53 Anadolu Efes

Günahıyla sevabıyla bir Euroleague normal sezonunu daha geride bıraktık.
Temsilcilerimizin üçü de T16'ya kalırken, Beşiktaş haricindeki iki takımımız da hayal kırıklığı yarattı. Sezona oldukça başarılı giren Anadolu Efes ise yükselen ivmesini her geçen gün kaybetti ve maalesef görmeye alıştığımız eski günlere döndü. Maçlar erken kopmaya başladı ancak bu duruma itiraz eden oyuncu sadece 35'lik Kerem Gönlüm'dü.


Analojik değerlendirme yapıldığında Farmar ve Gordon'ın performanslarının ne kadar düşüştü olduğunu görebiliriz(JF gruplardaki 2. maçta 8/15 ile 25 sayı 8 ribaunt 9 asist 1 tk, son maçta 3/11 ile 7 sayı 3 ribaunt 3 asist 5 tk). Hal böyleyken farkına varılan nokta ise, Efes'in mevcut kadrosunun hücum potansiyeline karşılık rakip takımların spesifik oyuncular üzerinde etkin bir savunma metodu izleyerek yardımcı erkek oyuncuların da performansını olumsuz yönde etkilemesiydi. Mahmuti'nin bu hücum zenginliğine binaen geliştirmeye çalıştığı yüksek tempo oyunları ise en bilindik yöntemlerle savuşturuldu(içerideki Zalgiris maçıyla beraber -Vujacic hariç- bu lokomotif oyuncuların form düşüklüğünü de hesaba katmak gerekir). Efes taraftarlarını, transfer edildiğinde belki gelen diğer oyuncuların tamamından daha fazla sevindiren, Valencia'da ve Sırp Milli Takımı'nda elit oyuncu kategorisine göz kırpan Dusko Savanovic'in hali ise içler acısı. Hoş 1.5 sezondur hiçbir zaman yüksek form düzeyine ulaşmamıştı; lakin tüm maçlarda 'ben varım' demişti. Son Kaunas maçında ise kıçı kırık Jankunas bile ona 'sen kimsin?' diyebildi(Paulius Jankunas 15 dakikada 8/9 ile 18 sayı, Dusko Savanovic 17 dakikada 1/8 ile 4 sayı).


Maçı tasvir etmek adına birkaç cümle sarf etmek yeterli olacaktır. İlk yarı boyunca Efes şutlarının isabetsizliğinin de etkisiyle pota altında oldukça etkili bir Kaunas gördük. Efes ise ne içeriden ne de dışarıdan isabet bulamayınca kontrol ev sahibi Zalgiris'e geçti. İkinci periyottaki olumsuz oyuna rağmen rakip oyuncuların da lakayt davranmasıyla fark, dönüşü olmayacak seviyede açılmadı. Hatta Savanovic potaya yarım metre ve aşağısındaki mesafelerden 3 turnike kaçırmasaydı, utanmadan devreyi önde bitirecekti Anadolu Efes! İkinci devre ise takımımız kolayca beyaz bayrak çekti ve Zalgiris de fazla zorlanmadan liderliğe uzandı. Mahmuti'nin takımı kağıt üzerinde veya başka bir şey üzerinde fark etmez Litvanya ekibinden daha iyi bir takım. NTV'nin milli takım reklamlarını hatırlarsak Hido'nun 'bu bi takım oyunu' şeklindeki klibi hemen akıllara gelecektir. Basit bir cümle gibi duruyor fakat sahada olup bu durumun idrakında olmak ya da oyunculara bu bilinci aşılamak gerçekten zor. Yıldızlar karmasıyken F4 göremeyen, ertesi sezon mütevazi sayılabilecek kadrosuyla şampiyon olan Olympiacos'u hatırlayın. Özellikle erken havlu atma durumu geçen yıldan hiç uzak gözükmese de Oktay Mahmuti'nin Sarıca-Zouros ikilisinin toplamından daha inançlı ve donanımlı bir antrenör olduğunu ve bu sayede elindeki bu malzemeden güzel bir eser çıkarabileceğini hala düşünüyorum.

-OZAN KEBAPÇI

Hiç yorum yok: