25 Ocak 2013 Cuma

Dear Stan, I meant to write you sooner but I've just been busy.

Odaklanabildiğinde Fedex'ten çok daha iyi bir tek el back-hand vuruşu olan, sağ bileğini kadife gibi kullanan ve birkaç yıl boyunca eline mental açıdan kendini geliştirmek için birçok fırsat eline geçmesine rağmen, bu şansların hiçbirini doyurucu bir şekilde kullanamayıp, rahatlıkla ATP sıralamasında ilk 4 için çok büyük bir rakip olabilecekken ilk 20 içinde bir ileri bir geri ilerleyen bir tenisçi düşünün. İşte o adam, Stan. Hikayesi ''Federer'in Varisi'' olarak başladı, sonrası ise ''ekmeğine bakmakla yetinen büyük yetenek'' olarak gelişti. Wawrinka, makus talihini geçen günlerde Avustralya Açık'ın 4. tur mücadelesinde Djokovic karşısında yendi. Belki çeyrek finali Djokovic'ten daha çok hak ediyordu, ama Djoker'ın kazandığından çok daha fazlasını kazandı; hem de sadece tek bir maçta. Wawrinka o maçta, zihinsel eşiğini çok fazla yukarıya çekti. Jeremy Lin'i saymazsak son zamanların en güzel Underdog hikayelerinden birinin altına imza atamadı fakat gönüllere sadece dünya 1 numarası karşısında 6-1/5-2 öne geçmesini sağlayan muhteşem oyunuyla değil, maç sonrası söyledikleriyle de taht kurdu İsviçreli raket:

“Orada şanssız değildim. Beş saat tenis oynuyorsanız, fırsatlarınız olacaktır. Bir kötü kararın ya da yapılması gerekip de yapılmayan bir itirazın maçı değiştireceğini sanmıyorum.”



Beşinci sette durum 4-4 iken, servis kırma puanında hakemin kararına itiraz etmeyip son challenge hakkını sonraya bıraktı Wawrinka. Fakat sonradan da anlaşıldı ki, Wawrinka'nın o derin forehand'i bariz bir şekilde içerideydi. Wawrinka o anda temkinli davranmayıp risk alsaydı, bugün 12-10'luk epik beşinci seti izlememiş olacaktık belki de. Gerçi Wawrinka'nın Djoker'ı saf dışı bırakması mı yoksa 12-10'luk muazzam bir beşinci seti izlemiş olmak mı daha iyi karar veremiyorum. Fakat bir oyuncunun, hayatının en iyi maçını oynadıktan sonra, böyle mütevazı ve aklı başında bir açıklama yapması, sıkı bir tenis izleyicisi için doyum noktasının üst noktası sanırsam. Evet, dediğim gibi belki son challenge hakkını orada kullansaydı, her şey tamamiyle değişecekti, ama oyunun güzelliği de bu işte; Djoker'ın alev alev yanan bakışları belki daha da alevlenecekti, belki oracıkta servis oyununda Stan her şeyi bitirecekti. Neyse, her şeyin bu kadar ihtimaller üzerine kurulu olması, bu denli muğlak olması daha güzel galiba. Külkedisi masalı gibi. Stan-Djoker 4. tur maçı gibi...

Wawrinka'nın maçın başında ulaştığı odaklanma kapasitesi ve rakibine kendi oyununu kabul ettirme seviyesi şu ana kadar sadece en iyi zamanlarındaki Djoker, Rafa ve Fedex seviyesine sokulabilir (Murray hiçbir zaman böyle bir oyun oynamadı), daha azı değil. Öyle ki, Djokovic come-back konusunda en iyilerden olmasına rağmen, maç boyunca her şey Stan'in dalgalanmalarına göre değişti; yani Stan konsantrasyonunu kaybedip, sayı ve set üstünlüğünü kaybetse de maçın kontrolünü hiç kaybetmedi, ipler hep kendi ellerindeydi. Ayrıca kimse Djoker'ın o maçta rölantide olduğunu iddia edemez; zira o maçtan sonra sırasıyla Berdych ve Ferrer maçlarında ne kadar domine bir oyun sergilediğini gördük. Stan tam anlamıyla şerefiyle yenilen bir devdi maçtan sonra. Maç içindeki hatalarında da hiçbir zaman 8-10 yaş aralığındaki mızmız çocuklar gibi değil de, hatalarından her daim ders çıkartmaya çalışıp, maç boyunca bir üst tura nasıl çıkacağının hesaplarını yapan tecrübeli bir oyuncu gibi reaksiyon gösterdi Stan.


Maç içindeki ve sonrasındaki bütün güzellikler bir yana, ben hayatımda daha güzel ve kaliteli bir maç puanı izlememiş olabilirim. Her beş setlik maçın maç puanı müthiş bir sinir boşalmasına sahne olur, ama bu maç puanı süresince yaşadığım hayatı sanırım bir tek Moskova'daki roller-coaster'da yaşadım. 'Fabulous' kelimesinin iki bedende vücut buluşuna tanık olduk hep birlikte. Novak'ın çıldırışı ise, alıştığımız maç sonu sevinçlerinden biraz daha farklıydı sanki. O sahne bile tek başına Wawrinka'nın ne kadar büyük oynadığını kanıtlar nitelikte.


Sonrası için söylenebilecek tek şey var Stan adına, Nadal'dan ve Murray'den kesinlikle daha yetenekli olan bu adam, en azından Tsonga gibi daha yukarısı için mücadele edebiliyor olmalı. Büyük ihtimalle hiçbir zaman kendisini ilk 4'e sokacak mental seviyeye ulaşamayacak, ama hiç değilse her zaman sorun çıkarabilecek durumda olan bir 5-6 numara olmak da onun gibi bir yetenek için çok zor değil.

Hiç yorum yok: