5 Şubat 2013 Salı

Euroleague Top16 altıncı hafta değerlendirmesi

Olympiacos 82 - 71 Fenerbahçe Ülker

Geçtiğimiz hafta Top 16'nın flaş ekiplerinden Khimki'ye karşı alınan galibiyet, hem takımın bundan sonraki Top 16 maçlarındaki motivasyonunu, hem de Pianigiani'nin taktiksel saplantılarından bir nebze kurtulmasını sağlayacak gibiydi. Khimki maçındaki olumlu gelişmeler kalan 9 maç için önemli verilerdi; Pianigiani 4 kısalı beşten vazgeçmiş görünüyordu, Bo geride kalan maçlara oranla daha istekli ve halinden memnundu. Son Fenerbahçe Ülker yazısında da Fenerbahçe Ülker'in Bogdanovic-Andersen-McCalebb üçgeninden optimum düzeyde skor bulması gerektiğini belirtmiştim; biraz geç kalınmış olsa da son iki maçta oldukça verimli bir şekilde yararlanıldı bu üçgenden. Khimki maçında bu üçlüden 60 sayı bulan FBÜ, son Olympiacos maçında da 58 bulmayı başardı. Gerçi sorun hücumla alakalı değil; FBÜ savunmada bir türlü Top 16 seviyesinde sahip olması gereken konsantrasyon seviyesine ulaşamıyor. Gershon'un Maccabi'si ya da Messina'nın Madrid'i olmadığınız sürece bu seviyede atarak kazanabilmeniz mümkün değil. Pianigiani 4 kısalı beşten yırtıcı bir füzyon yaratmaya çalışıyor olsa da bunun için öncelikle McCalebb'i fişekleyecek muhteşem box-out yapan en az 2-3 oyuncunuz olmalı. Batiste ve Oğuz bu iş için ziyadesiyle yavaş, Andersen oyunun savunma kanadından çoktan emekliliğini istemişken de uygulanmaya çalışılan sistem tıkanıyor haliyle. Takımın diğer bir yarası ise tribün kanadında. FBÜ taraftarın güvenini tamamen kaybetmiş görünüyor; zira Khimki maçını televizyondan izleyen FB'lilerin ruh sağlığı ciddi anlamda darbe yemiştir. TV'de Murat Kosova'nın sesinin arkasında toplasak -ve biraz da iyimser olursak- elli kişilik bir koronun sesi parça parça duyulabiliyordu. Khimki maçı önemli bir adımdı; fakat önümüzdeki iki haftada içeride oynanacak BJK ve Barça maçları için Olympiacos maçındaki karakter önemli olacaktı.



Barış ve Dostluk Salonu'nda işler Preldzic ve Ömer'in yokluğuna rağmen güzel başlamıştı. Savunma hala aksıyordu ama FBÜ maçın sonuna kadar direnecek gibi duruyordu. Ama 2. periyodun sonunda Sato'nun da oyun dışı kalmasıyla kısa rotasyonu iyice daraldı ve Tripkovic'in şaşkaloz oyununa mahkum kaldı Fenerbahçe. Hücumda malum üçgen işliyordu fakat çarklardaki yağ eksikti. Hücuma akıcılık katacak tek oyuncu Barış'tı ve o da Olympiacos gibi bir takıma karşı hiç yeterli değildi. Bunun yanında Bo bütün maç, Andersen 32 dakika, Bogdanovic de 38 dakika sahada kaldı. Rotasyonda çeşitlilik sağlayamayan FBÜ'nün saha içi organizasyonları ikinci yarıdan itibaren o kadar tekdüzeleşti ki, Olympiacos'un antrenörü Keith Smart ve oyun kurucusu da Hakan Demirel ya da Smush Parker dahi olsaydı işler büyük ihtimalle Piraeus adına zora girmezdi. İkinci yarıda hücum yükünü taşımaktan iyice yorulan FBÜ ilk beşi, son bölümde farkı 20'li sayılardan 11'e kadar indirerek gelecek hafta için teselli ikramiyesini kurtarmış oldu.
FBÜ'de elit bir ritmi yakalayan Bo-Andersen-Bogdanovic üçlüsüne diğer parçalar sadece yapmaları gerekenleri yaparak(belki Barış ve İlkan'dan ekstra performanslar alarak) destek olurlarsa, en azından erken havlu atmazlar. Savunmada biraz daha efor sarf etmek bu denli profesyonel bir oyuncu topluluğu için çok da zor olmasa gerek. 95-100 sayılarla kaybedilen ilk dört maç sonrasında iki maçta FBÜ 82 sayı yedi Khimki ve Olympiacos'tan. Bu sayıyı 70'e çekip çekemeyeceği sorusuna vereceği cevap FBÜ'nün gruptaki geleceğini belirleyecek.

-Berk Çetin

Unicaja Malaga 73 - 78 Anadolu Efes

Euroleague Top 16'daki 6. maçında Anadolu Efes, Martin Carpena Salonu'nda grubun geleceği adına bu kritik maçta Unicaja Malaga'ya konuk oldu. Birbirlerinin üzerinde bitirmeyi hedefleyen bu iki takımın mücadelesi çetin geçmeye maç öncesi gebeydi. Repesa'nın elinde, -geçen sezona göre- kısıtlı olan rotasyonuna rağmen oldukça sert görünen İspanyol ekibi, kendi liginde kötü günler geçirse de Calloway ve özellikle Williams gibi ne yapacağı belli olmayan iki guardı ve 'size' olarak oldukça üstün olan Vazquez-Zoric-Perovic üçlüsüyle her takıma karşı tehlike arz etmekteydi. Bu maçta oldukça büyük boşluklar görülse de genellikle seyircisini arkasına alarak içerideki maçlarda rakibini boğan bir takımdı.Efes adına alınacak bir galibiyet daha önce de bahsettiğimiz gibi, hem olası rakibine yaklaşma şansı vermemesi açısından hem de üst sıralardaki yerini koruması adına önemliydi ve önünün daha da açılmasını sağlayacaktı.



İlk periyottan itibaren rakibin oyununu bozmaya başlayan Efes, gerekli top paylaşımını ve dış oyunculara karşı topa baskıyı gerçekleştirince maçın direksiyonuna geçmiş oldu. Malaga ekibi çember altında Zoric'in Semih ve Barac'a ,özellikle ikili oyunlar sonrası, (2.05'lik Zoric'in kendisinden oldukça uzun bu ikiliye karşı bire birlerde pek şansı olmadığı için) arıza çıkartmasıyla maça bir şekilde tutundu ve farkın açılmasını engelledi. Yine de Farmar ve kenardan gelen Gönlüm-Vujacic gibi oyuncularla skor farkı 10 sayı civarlarına sabitlendi. İkinci yarının başlarında yine Kerem Gönlüm'ün etkili oyunu ve Tunçeri'nin organizasyonuyla gelen basketler sayesinde fark maçtaki en yüksek seviyeye ulaştı:16. Ve temsilcimiz çaresiz durumda gözüken rakibi karşısında farkı arttırmak adına önemli şanslar yakaladı. Ancak tercih hataları yüzünden ritm kayboldu. Bu andan sonra ise Malaga'nın geri dönüşü başladı. Urtasun'un yaktığı ateşi Calloway daha da büyüttü ve dışarıdan üst üste isabetler buldular. Bu yüzden son çeyreğe Efes yalnızca tek sayı farkla önde girdi. Son derece çekişmeli geçen bu periyotta karşılıklı basketlerle maç önem seviyesine yakışır bir hal aldı. Calloway'in hem Farmar üzerindeki hem de hücumdaki çabalarıyla öne geçmeyi bile başaran Malaga'ya karşı sahaya direnç ve karakter koyan beyaz formalı oyuncular görmek ayrıca sevindiriciydi. Farmar'ın son anlarda yeniden direksiyona geçmesiyle son darbeyi vuran Anadolu Efes, bu dakikadan sonra arkasına bakmadı ve bu kritik deplasmanda üst üste 5. galibiyetini alarak çeyrek final kapısını aralamış oldu.

- Ozan Kebapçı

Hiç yorum yok: